top of page

`Rahat mı battı?``

Bu pasif ev fikri de nereden çıktı diyebilirsiniz, oturacak yerimiz, sığacak başımız mı yoktu?

Aslında şu anda acayip güvenlikli, yüzme havuzlu, spor salonlu, otoparklı, bahçeli ve oyun alanlı bir sitede, 5 odalı, 200 m2 bir evde oturuyoruz.

Evim işime arabayla 5 dakika mesafede. Etrafımız süpermarket, mağaza, kuaför, lokanta, cafe vs. ile dolu. Cari konfor standartlarına göre epey bir “rahat”ız yani. Eee? Evet, bu rahat battı, çünkü huzurlu değiliz.

Buna nasıl karar verdik anlatayım. Eşimle Şubat 2014-Şubat 2015 arasında bir yılımızı ABD’de geçirdik. “Bizi ne etkiledi?” sorusunun ilk ve en kuvvetli cevabı hep “insanların doğayla içiçe yaşam tarzları” oldu. Kaldığımız yerde (Milwaukee-Wisconsin) insanların hemen hepsi yeşille kucak kucağa, yatay mimari ürünü olan tek, iki ya da en fazla üç katlı, çoğunlukla müstakil evlerde yaşıyordu. Üstelik bu hayat tarzını seçmek için zengin olmak da gerekmiyordu. Açıkçası yüksek katlı apartmanları sadece şehir merkezinde (downtownda) görebiliyorsunuz. Onlar da ya ultralüks ve astronomik pahalı rezidanslar ya da öğrenci yurtları oluyor.

Bizim kaldığımız ev şehir merkezine yarım saat mesafede iki katlı bir “apartman”daydı. Evimizin hemen yanında (yaklaşık 5 metre ilerisinde) komşu olduğumuz ve onların park dediği ama burada orman diyebileceğimiz kocaman bir doğal güzellik vardı (onların orman dediğine bizim burada ne derler bilemiyorum).

Geyikler, sincaplar, rakunlar, (Angry Birds’teki) yabani kuşlar, kunduzlar, adam boyunda yabani hindiler, leylekler, kazlar, yeşil başlı gövel ördekler, kocaman göletteki devasa su kaplumbağaları, balıklar ve nadiren de olsa yılanlarla geçti bir yılımız. Hayatımızın en sakin, en huzur dolu yılıydı şüphesiz, su gibi… aaah ah :)

İnsan böylesi bir yaşam imkanı bir yerlerde varken, mümkünken, ülkemizde de “neden olmasın?” diyor. Sürekli bu soruyu sora sora ve kendimize söz vererek bir yılın sonunda memlekete, Kayseri’ye geldik ve beton tarlasının ortasındaki süper lüks (!) apartman dairemize yerleştik.

Şu anki durumumuz: ağız ağıza baktığımız için perde açamıyoruz, her akşam otopark savaşları veriyoruz, ses yalıtımı diye bir şey olmadığı için alt kat üst kat hep birlikte yaşıyoruz, fonda hep bir gürültü kirliliği varken bir de düğün sezonu açıldı ki Ankara havalarından fenalık geçiriyoruz, evde kanaryamız olmasa doğru düzgün kuş sesi yok (aslında onun da kafeste olması zorumuza gidiyor ama bir cahillik ettik başt, şimdi salıvermek ölmesine göz yummak demek), bahar geldi geçti bir çiçek kokusu duymadık, yeşil boyalı binalar dışında gördüğümüz bir yeşillik yok, etrafta bir koşturmaca, bir hengâme, bir kalabalık, “yeteer!” diye cama çıkıp bağırsam millet çekirdekle cama üşüşecek, eğlence malzemesi olacağım. Neyse…

Neticede buradan kurtulacağız diye gün sayıyoruz. İki yıllık bir kalkınma planı yapmıştık kendimize yurtdışından gelmeden; hedefimiz 2017 yılında bu kirlilikten uzak bir yerde alacağımız arsada kurduğumuz pasif evimizde ekolojik ayakizimizi asgariye indirdiğimiz yeni bir hayata başlamak.

Hmm, ekolojik ayakizi, pasif ev diyorum ama bunların ne olduğunu açıklamamışım. Bilmeyenler için bir ara bildiğim kadarıyla bu kavramları da anlatayım.


Featured Review
Tag Cloud
Henüz etiket yok.
bottom of page